Kategori arşivi Ceza Hukuku

ilefırat oğuz

suça sürüklenen çocuk

SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUĞUN CEZAİ SORUMLULUĞU

Ceza hukuku anlamında 18 yaşını doldurmamış kişi çocuk kabul ediliyor. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ceza ehliyeti konusunda suçun işlendiği tarihte bulunan yaş itibariyle 0-12 yaş grubu 12-15 yaş grubu ve 15-18 yaş grubu olmak üzere üç yaş grubu ön görmüştür.

  0-12 yaş grubu çocuklardan anlamamız gereken doğumdan 12 yaşını tamamlamamış çocuklar anlamalıyız. Bu yaş grubunda ki çocukların cezai sorumluluğu yoktur yani 11 yaşındaki Ahmet sınıf arkadaşı olan Fikret ile yaşadığı arbede de Fikret’in burnunu kırdığı olayda suça sürüklenen Ahmet hakkında yargılama yapılmaz. Yani kısaca 0-12 yaş grubu kişiler hakkında ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.

Fiili işlediği sırada 12 yaşını doldurmuş olup 15 yaşını doldurmamış olan suça sürüklenen çocuk hakkında işlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını kontrol becerisi yeterince gelişmemiş olması durumunda da 12-15 yaş grubunda ki suça sürüklenen çocuklar 0-12 yaş grubu suça sürüklenen çocuklar gibi cezai sorumluluğu yoktur haklarında kovuşturma yapılamaz fakat çocuklara özgü güvenlik rejimi uygulanır zorunludur.

12-15 yaş grubu çocuklardan anlamamız gereken 12 yaşını doldurmuş 15 yaşını doldurmamış çocuklar anlamalıyız. 12-15 yaş grubunda ki çocuklar hakkında iki özellik dikkat edilmelidir birinci olarak fiili işlediği sırada 12 yaşın doldurmuş 15 yaşını doldurmamış çocukların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçları algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması halinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanır. İkinci olarak işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı halinde bu kişiler hakkında bu kişiler hakkında suç ağırlaştırılmış müebbet habis cezasını gerektirdiği durumlarda 12 yıldan 15 yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği durumlarda 9 yıldan 11 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir be bu halde her fiil için verilecek hapis cezası 7 yıldan fazla olamaz.

15-18 yaş grubu çocuklardan anlamamız gereken 15 yaşını tamamlamış 18 yaşını doldurmamış çocuklar anlamalıyız. Bu yaş grubunda ki suça sürüklenen çocuklar için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası müebbet hapis cezasını gerektirdiği taktirde 12 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu halde fiil için verilecek hapis cezası 12 yıldan fazla olamaz.

Yukarıda yazdığımız bilgiler sadece sağır ve dilsiz olmayan çocuklar açısından geçerlidir. Sağır ve dilsiz olan suça sürüklenen çocuklar için işledikleri fiiller için hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yetenekleri daha geç olgunlaştığı kabul edilir ve  0-12 yaş yerine 0-15 yaş, 12-15 yaş yerine 15-18 yaş, 15-18 yaş yerine ise 18-21 yaş aralığı dikkate alınır.

İşlediği fiilden dolayı suça sürüklenen çocuklar hakkında baro zorunlu müdafi atamaktadır. Ülkemiz de ne yazık ki bilinmekte ki baro tarafından atanan avukatlar suça sürüklene çocukları iyi şekilde savunmayıp sadece dosya işlemleri ile ilgilenmektedir. Çocuklarımızın tekrar topluma kazanılması adına çocuk psikolojisinde uzmanlaşmış ve daha çok kendisini ceza hukuku alanına yönlendirmiş avukatlardan yardım alınması gerektiği kanaatindeyiz.

 

ileadmin

TUTUKLAMA NEDİR?

TUTUKLAMA NEDİR?

Tutuklanma genel olarak toplumda kişinin işlediği veya işlediğini düşündürecek şüphelere sahip suçtan dolayı bir ceza yaptırımı olarak algılansa da tutuklanma; suçun soruşturma veya kovuşturma evresinde ceza muhakemesinin daha rahat ve güvenilir uygulanabilmesi adına sanık veya şüphelinin hürriyetinin geçici bir süre kısıtlanmasına neden olan önemli ve istisnai bir koruma tedbiridir.

Tutuklanmanın temel amacı sanık veya şüphelinin kaçma ya da saklanmasını engellemek, delilleri muhafaza altına almak veya kişinin suçun tanığı, mağduru ya da suç ile herhangi bir alakası olabilecek bir kişi ya da kişilere müdahalesini engellemektir.

Tutuklanma hem geçici hem de istisnai bir koruma tedbiridir. Tutuklanmadan geçici olarak bahsedilmesinin sebebi tutuklanma AİHS m.5 de belirtilen makul süreyi aşamaz.

Tutuklanma şartları bittiğinde (kesin hüküm çıktığında veya sanık ya da şüpheli hakkında kuvvetli şüphe ortadan kalkarsa) sonlandırılmalıdır. Aksi halde bu bir koruma tedbiri değil ceza yaptırımına veya kişiyi hürriyetinden mağdur etmeye dönüşür.

Koruma tedbiri istisnai bir tedbirdir. Hukuk devleti olmamız açısından kişinin temel hak ve özgürlükleri kapsamına giren hürriyet ve özgürlük hakkı hem AİHS m.5 de hem de Anayasa ‘nın 19. Maddesinde teminat altına alınmıştır. Dolayısı ile hürriyeti kısıtlayıcı bir tedbir olan tutuklanma en son uygulanması gereken ve uygulanabilmesi çok ağır şartlara bağlanmış bir ön tedbirdir.

Hâkim bir koruma tedbiri olarak tutuklamayı seçerken son derece titiz ve şartların yerinde olup olmadığını kontrol etmek zorundadır. Eğer adli kontrol ya da teminat yeterli ise tutuklamaya karar veremez. CMK m. 100/1’e göre işin önemi verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde tutuklama kararı verilmez. Burada kanunun amacı tutuklamanın keyfi olmasını ortadan kaldırmak, varsa imkân öncelikli başka koruma tedbirlerini kullanmak en son çare tutuklama tedbirinin kullanılmasını amaçlamıştır.

TUTUKLAMANIN ŞARTLARI

Kanunda uygulama açışından 2 evre mevcuttur. Bunlar soruşturma ve kovuşturma evreleridir. Soruşturma evresinden kovuşturma evresine yani şüphelinin sanık konumuna geçmesi için savcının yeterli şüpheye mevcut olup kamu davası açması yeterli iken soruşturma evresinde tutuklama kararı için kanun kuvvetli şüpheyi aramaktadır. Burada kişinin basit şüpheler ile hürriyetinin kısıtlanmasının engellenmesi istenmiş ve o yüzden kuvvetli şüphe denmiş aynı zamanda kuvvetli şüphe terimine ölçütler getirilmiş bunun için somut deliller istenmiştir.

Tutuklanma için kuvvetli şüphe olsa da herhangi bir neden gerekçe yoksa kişi tutuklanamaz. CMK m.100/1 kuvvetli şüphenin yanında bir de tutuklama nedeni aramıştır ve bunu zorunlu tutmuştur. Burada şüpheli veya sanığın;

  • Kaçması veya saklanması
  • Kaçma veya saklanma şüphesi (ki bunun için somut deliller olması gereklidir, kişinin pasaportunun olması, havaalanı ya da terminallerde görülmesi, herhangi bir bilet rezervasyonunun olması vs.)
  • Delil ve izleri gizleme, yok etme, değiştirme şüphesi (bu şüpheler içinde yine somut deliller gerekmektedir, kişinin daha önce gizli anlaşmalar yapması, delil olarak sayılabilecek şeylerin bazılarının önceden yok edilmiş serbest kalması sonunda tamamını yok edebileceğinin anlaşılması vs.
  • Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapma girişiminde bulunması, bu nedenlerin varlığı halinde hâkim veya mahkeme tutuklama kararı verebilir ama bu kararı vermek de zorunlu değildir.

Bunun istisnası olarak bazı suç tipleri vardır bunlar kanunda katalog suç tipi olarak geçmektedir. Bu suçlarda hâkime belirli yetkiler verilmiştir. Eğer kişinin bu suçlardan birini işlediğine dair kuvvetli şüphe varsa tutuklanma için nedenler yasal bir karineye bağlanmış (kaçma şüphesi veya delilleri karartma şüphesi direk var sayılmış) ayrıca bir tutuklama nedeni aramasına gerek bırakılmamıştır. Bu suçlar CMK 103 ‘ te sayılan suçlardır.

  1. a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer alan;
  2. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (Madde 76, 77, 78),
  3. Kasten öldürme (Madde 81, 82, 83),
  4. (Ek bent: 06/12/2006 – 5560 S.K.17.md) Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),
  5. İşkence (Madde 94, 95)
  6. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, Madde 102),
  7. Çocukların cinsel istismarı (Madde 103),
  8. (Ek bent: 06/12/2006 – 5560 S.K.17.md) Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),
  9. Uyuşturucu veya uyarıcı Madde imal ve ticareti (Madde 188),
  10. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, Madde 220),
  11. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (Madde 302, 303, 304, 307, 308),
  12. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (Madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
  13. b) 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (Madde 12) suçları.
  14. c) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 22’nci Maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.
  15. d) 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
  16. e) 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74’üncü Maddelerinde tanımlanan suçlar.
  17. f) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 110 uncu Maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.

Bu suçlarda tutuklama nedeni var kabul edilir ek olarak bir neden aranmaz ama hâkim ya da mahkeme yine de tutuklama kararı vermek zorunda değildir

Bunlar harici sanık veya şüpheli hakkında tutuklama kararı verilebilmesi için kanun şekli şartları da aramıştır. Kanun hafif suçlarda yani adli para cezası veya üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.  Aynı şekilde mevzuatta 15 yaşını doldurmamış çocuklarda da tutuklama kararı verilemez.

Kanun yine yargılanamayacak kişi hakkında da tutuklama kararının verilmesini yasaklamıştır. Affa veya zamanaşımına uğramış suçlarda veya kişi hakkında yasama dokunulmazlığı olan suçlarda hâkim, mahkeme tutuklama kararı veremez. Kural olarak hazır bulunmaya kişiler hakkında da tutuklama kararı verilemez fakat buna istisna olarak yurtdışındaki kaçak kişilerde yolculukta tutuklama kararı verilebilir.

Bir istisna olarak da hâkim; yeri belli olmayan, yurt dışında bulunup mahkeme önüne getirilemeyen veya kovuşturmanın sonuçsuz kalması için saklanan ya da yurt dışında bulunan kişi için duruşmaya çıktığında tutuklanmayacağına dair güvence belgesi verirse o kişiyi tutuklayamaz.

Yine hâkim adli kontrol veya teminat ile yargılamasına devam edilebileceği halde tutuklamayı uygun gördüyse kesinlikle gerekçelerini bildirmek zorundadır

TUTUKLAMADA AZAMİ SÜRELER

Kanun süreleri belirlerken ölçüt olarak ağır ceza mahkemesinin görev alanına girip girmemesini belirlemiştir. Buna göre Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en fazla 1 yıldır. Bu süre zorunlu hallerde gerekçesi gösterilmek üzere 6 ay daha uzatılabilir. Yani bu durumda ağır ceza mahkemelerinin görevi dışında kalan suçlar bakımından tutuklulukta geçecek sure en fazla 18 ay olacaktır.m.102/1

Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçlarda tutukluluk süresi en fazla 2 yıldır. Bu süre zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabilir, uzatma süresi 3 yılı geçemez. Bu durumda eğer suç için kanunda öngörülen cezanın üst sınırı 10 yıldan fazla cezayı gerektiriyorsa ve Türk Ceza Kanunu’nda yer alan yağma (m. 148), resmi belgede sahtecilik (m, 204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları için tutuklu kalınabilecek toplam süre en fazla 5 yıldır.

ileadmin

HAGB nin Sicile Etkisi

HAGB (Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması ) Nedir ?

Hagb nin sicile etkisi ,Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kısaca HAGB CMK m. 231’de düzenlenmiş olup , sanığın işlediği suçun niteliğine göre değişmekle beraber alacağı cezanın adli para cezası veya üst sınırının 2 yıl olması halinde sanığın cezasının belirli şartlar dahilinde 5 yıl ertelenmesidir. Sanık bu 5 yıllık süre zarfında kasıtlı olarak farklı bir suç işlemezse kamu davası açılmamış sayılacaktır. Ancak bu süreç içerisinde sanık kasıtlı olarak bir suç işlerse açıklanması geriye bırakılan hüküm açıklanır yani infaz süresi başlamış olur. Fakat burada taksirle işlenen suçlar hükmün açıklanmasına sebebiyet vermemektedir.

HAGB’nin (Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılmasının) Şartları Nelerdir ?

HAGB verilebilmesi için öncelikle sanığın işlediği suçun cezasının adli para cezası ya da 2 yıl ve daha az süreli bir hapis cezası olması gerekmektedir. Hagb nin sicile etkisi ,Eğer sanığın cezası 2 yıldan fazla ise HAGB verilmesi mümkün değildir.

Sanığa HAGB verilmesinin bir diğer şartı ise sanığın daha önce kasten işlediği bir suçtan dolayı mahkumiyetinin bulunmaması gerekmektedir. Adli sicil kaydında kasıtlı bir suçtan dolayı kayıt varsa HAGB verilmesi mümkün değildir.

Ayrıca anık işlediği bir suçtan dolayı maddi zarar oluşturmuşsa bunu gidermek zorundadır.

Sanığın hakimin vereceği HAGB kararına rıza göstermesi gerekmektedir. Hagb nin sicile etkisi ,Bu sebepledir ki hakim duruşmada sanığın kendisine HAGB verilmesine rızası olup olmadığını sorar.

Son olarak ise sanığın hakim gözünde iyi intibaa oluşturması daha sonrasında suç işlemeyeceği izlenimi vermesi gerekmektedir.

HAGB’ nin ( Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılmasının )Adli Sicil Kaydına Etkisi

HAGB kararı kişilerin adli sicil kaydına yansımamaktadır. Hagb nin sicile etkisi ,Bu kararlar özel bir kayıt altında tutulmakta olup ancak soruşturma ve kovuşturma anında hakimler ve Cumhuriyet savcıları tarafından görülebilmektedir. Dolayısı ile kişilerin savcılıklardan veya e-devlet üzerinden aldıkları adli sicil kayıtlarında bu karar görülmemektedir.

Son olarak verilen HAGB kararına karşı temyiz kanun yolu mümkün olmasa da itiraz kanun yolu açıktır.