Temassız kaza, trafik kazalarında fiziki anlamda kazaya karışmamış dahi olsa meydana gelen kazada payı bulunan araç sahiplerini de ilgilendiren bir husustur. Bu durum Karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk (Trafik) sigortası genel koşullarının “A-2 tanımlar” başlıklı maddesinin (ç) bendinde yapılan düzenlemeyle 02.02.2016 tarih ve 29612 sayılı RG’ de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bahsi geçen genel koşulların “ç) İşletilme Hali” isimli bendinin son düzenlenmiş şekli aşağıdaki gibidir:
“Motorlu aracın mekanik aksamının çalışması, (Mekanik aksamı çalışmasa bile motorlu aracın kendiliğinden de olsa hareket haline geçmesi işletilme hali olarak kabul edilir. Kazanın temassız olması sorumluluğa engel olmaz)”
Düzenlemeden evvel genel koşullarda araç şoförünün fiziki anlamda teması (çarpması) gerçekleşmeden hatalı fiili ile sebep olduğu kaza için o aracın sigortasına başvurulmamaktaydı. Bu duruma sebep olarak da, trafik ihlali olmasının tek başına yükümlülüğü gerektirmeyeceği, yükümlülük için kesinlikle fiziki bir temasın/çarpmanın şartı savunulmaktaydı. Değişiklikle temassız kazada direkt olarak kazaya karışmasa da gerçekleşen kazada payı olduğu görülen araçlarda kazalarda sorumlu tutulacak ve kaza masrafları onların sigortalarından da tahsil edilecek ve tabi ki bu da hasarsızlık oranlarını etkileyecektir.
Bu durum örneklendirilirse: değişiklik öncesinde trafikte bulunan (X) şoförünün kurallara uyumlu seyri karşısında yine aynı trafikte seyreden (Y) şoförü aniden tali yoldan kuralları ihlal ederek (X) şoförünün önüne çıktığında; (X) şoför çarpışmamak adına sola manevra yaptığında (Z) şoförüyle çarpıştığında kaza alanına gelen ekipler (X) şoförünü kusurlu bulmakta, (Y) şoförü ise kazada herhangi bir fiziki payı olmadığından kusurlu görünmemekteydi. Ancak değişiklikle kazada payı olan (Y) aracıda kazadan sorumlu tutulacak ve kaza masrafları (Y)’nin sigortasından da tahsil edilecek ve hasarsızlık oranı da etkilenecektir. Bu durum yalnızca iki ve daha fazla aracın söz konusu olduğu trafik kazaları için de geçerli değildir. Yani trafikte kurallara uygun seyreden bir aracın bariyer vb. alana çarpmasında bir başka araç şoförünün kusurlu şekilde aynı trafikte seyretmesinin etkisi de olabilmektedir. Bu durumda da değişiklikle birlikte kusur yalnızca kaza yapanda değil sebebiyet veren ancak teması bulunmayan araç sürücüsünde de bulunacaktır.
Temassız kaza boyutunda önemli bir diğer husus ise fiziki teması bulunmayan ancak kusurlu aracın şoförünün, aracın plakasının veya aracın trafik sigortacısının tespit edilemediği durumlarda, güvence hesabına, trafik sigortası teminat limitleri dahilinde başvuru yapılabilecektir.
Trafik kazaları trafik seyrinde her an karşılaşılabilen negatif olgulardandır. Nihayetinde trafik mağdurlarının maddi ve manevi kayıpları için tazminat hakları söz konusudur.
Yukarıda sayılan haller doğrultusunda trafik kazası geçirenlerin ya sigortadan ya da alanında deneyimli avukat desteğiyle mahkemeden para/tazminat alma hakları bulunmaktadır. Görüleceği üzere kaza geçirenlerin tazminat hakları sigortadan alınabileceği gibi mahkeme vasıtasıyla da sağlanabilir. Buradaki fark tecrübeli bir avukat yardımıyla açılan davayla daha fazla tazminat hakkı söz konusudur. Bunun için kusurlu araca ait trafik sigortasına karşı dava açılmaktadır. Bu süreçte sigorta şirketleri genelde dava açtırmadan ödeme yoluna yönelmektedirler. Fakat mahkeme yerine sigorta şirketinden tazminat alma yoluna başvuran trafik mağdurları, ayırdına varmadan gerçekte alacakları tazminattan çok daha azını almalarına ve rıza göstermelerine sebep olmaktadır. Ayrıca sigorta şirketleri bir an evvel ödeme yoluna giderek süreci tamamlamak istemektedirler. Bu dönemde onaylanan ibranameler ya da ödenen paralar ileriki süreçte dava açılmasını genelde engellemektedir. Bu noktada dikkat edilecek husus, noksan ve hızlı şekilde hakkını arama yoluna başvurmaktansa tam olarak uygun vadede dava yoluyla hakkını almak daha yerinde olacaktır.
Diğer yandan yeni kanunlarla, trafik kazalarındaki yargılama süreci hızlanmıştır. Bu açıdan sigortadan para almak yerine dava yoluyla tam olarak hakkı aramak daha yararlı görünmektedir.
Karayolları Trafik Kanunu, kaza halinde kimlerin sorumlu tutulacağını ve hangi nedenle sorumlu tutulacaklarını düzenlemiştir. Buna göre ; ‘bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olur’.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesi doğrultusunda bir kazanın meydana gelmesi halinde hem sürücü, hem de araç sahibi hem de aracın bağlı olduğu şirket (teşebbüs) sahibi sorumlu olacaktır. Bu şahısların sorumlu olabilmesi için kanunun aradığı koşullar aşağıdaki gibidir :
Maddi ya da manevi kayıpla sonuçlanabilen trafik kazalarının maddi hasarlı trafik kazaları, sürücülerin kendi aralarında anlaşması ile çözümlenebilirken yaralamalı ve ölümlü trafik kazalarının mevcudiyetinde hukuki süreç başlamakta ve Savcılık Makamı, olayın suç teşkil etmesi sebebiyle gerekli inceleme yapmaktadır. Bu noktada soruşturması başlanan kazada kusur oranlarının saptanması experler vasıtasıyla ile sağlanmaktadır. Bilirkişiler hazırladıkları raporlarda hatanın hangi sürücüde olduğunu tespit etmekte, bu durum maddi ve manevi tazminat davaları aşamasında önem arz etmektedir.
Bu konu ile ilgili diğer sorularınız için hukuk büromuzdan danışmanlık hizmeti sağlayabilirsiniz.
Karayolu ve karayolu kapsamındaki alanlarda kazaya karışan araçların:
nihayetinde Zorunlu Mali Trafik Sigortası olarak adlandırılan sorumluluk sigortası mahiyetindeki Trafik Sigortası, zararları yasaların öngördüğü sınırlar dahilinde karşılamaktadır.
Ülkemiz yasaları doğrultusunda trafikte bulunabilecek her araç sorumluluk sigortaları bünyesinde trafik sigortası yaptırmak mecburiyetindedir. Aksi halde Zorunlu Mali Trafik Sigortası bulunmayan araçlar Karayolları Trafik Kanunu doğrultusunda trafiğe kabul edilmeyecektir.
Zorunlu Mali Trafik Sigortası kapsamında oluşan trafik kazaları nihayetinde meydana gelen zararların sigorta bünyesinde karşılanması için birtakım ölçütler bulunmaktadır. Söz konusu kriterler ise şöyledir:
Mecburi olarak ” Zorunlu Mali Trafik Sigortasını” yaptırması gerekenler işleten unvanındaki kişilerdir. Yasanın, bu zorunluluk ile amaçladığı husus ise ticari amacı bulunan işletmeler ile işletenlerin sebep olacakları zararın karşılanmasıdır. Diğer yandan kişilerin can kaybı nihayetinde Zorunlu Mali Trafik Sigortası geride kalan yakınlara maddi tazminat (destekten yoksun kalma vb.) sağlayacaktır.
Zorunlu Mali Trafik Sigortasının kapsamı şu şekildedir :
Zorunlu Mali Trafik Sigortası Dışında Kalan Hususlar :
Diğer sorularınız için hukuk büromuzdan danışmanlık hizmeti sağlayabilirsiniz
Kazaya karışan araç sahibinin hasar gören aracının tabi tutulacağı onarım faaliyetleri, aracın örneklerine karşı “ikinci el kaza görmüş” niteliğinde olması sebebiyle değer kaybı yaşamasına yol açmaktadır. Hukuki anlamda meydana gelen kazada kusuru olmayan araç sahibi, aracının değer kaybı için “araç değer kaybı davası” adı altında zararını karşılayabilmektedir.
Nitekim bu durum 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85. maddesi 1. fıkrasında şu şekilde ifade edilmiştir; “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar”.
Kaza geçiren aracın hasar gören kısım/parçalarının tabi tutulacağı parçayı boyama ya da değiştirme işlemleri hasarın derecesini etkilemektedir. Nitekim kaza ardından hasar gören iki tür araç bulunmaktadır; onarılması mümkün olmayan ve onarılıp tekrar eski haline gelen araçlar.
Kaza ardından yapılan onarım faaliyetleri ardından artık “hasar kayıtlı ” olan aracın yaşadığı değer kaybı araç sahibinin kusurlu olmadığı haller için sigorta poliçesi kapsamında karşılanabilmektedir.
Bu noktada bir takım eksper muayenelerine tabi olacak aracın değer kaybının tespitinde genel anlamda esas alınan bazı ölçütler ise şöyledir;
Kazaya karışan kusurlu olmayan araç sahibin aracının değer kaybı için hukuki yollara başvurmasında ise 2 yıllık zaman aşımı bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle kazadan sorumlu olmayan araç sahibi kazanın gerçekleştiği tarihten itibaren 2 yıl içerisinde “araç değer kaybı davası” açabilme hakkı sahiptir.
Kusurlu olmayan araç sahibi değer kaybı yaşayan aracı için “ekspertiz raporu” ile sigorta şirketine başvurarak zararını karşılayabilmektedir. Sigorta şirketinin problem çıkarması halinde ise kusurlu olmayan araç sahibi ekspertiz raporuyla birlikte Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurulabilmektedir.
Kaza ardından yaşanabilecek anlaşmazlık halleri, araç değer kaybının tahsili ve diğer sorularınız için hukuk büromuzdan danışmanlık hizmeti sağlayabilirsiniz.
Yürürlükteki 4857 sayılı İş Kanunu’na göre iş sözleşmesi ile bir işverenin işyerinde çalışan kişi işçi olarak tanımlanmakta ve yine aynı kanuna göre kıdem tazminatı talep etme hakları bulunmaktadır.
4857 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle yürürlükten kalkan 1475/14 Kanunu’nun kıdem tazminatı ile ilgili bazı hususları geçerliliğini korumaktadır. Bu kapsamda çalışanlara belirli koşullarda kıdem tazminatı ödenmektedir. Bu koşullar ise şöyledir;
İşçinin istifa etmesi halinde İş Kanunu’na göre kişinin kıdem tazminatı hakkı bulunmamaktadır. Fakat bazı hallerde bu hak kendini korumaktadır. Çalışma süresi en az 1 yıl olan işçinin istifa etmesi sebebiyle iş sözleşmesinin sona ermesine karşın kıdem tazminatı hakkını koruyan hususlar ise şöyledir;
Herhangi bir iş sözleşmesinin kıdem tazminatını sebebiyle feshi halinde, çalışılan her tam yıl için 30 günlük brüt ücret tutarında kıdem tazminatı hesaplanmaktadır. Bir yıldan artan süreler de oranlanarak hesaplamaya katılmaktadır. Kıdem tazminatı hesaplamaları esnasında işçiye ödenen ücretle birlikte kendisine düzenli olarak verilen tüm para ve para ile ifade edilebilen menfaatlerin (yol parası, yemek parası, düzenli olmak koşuluyla ikramiye ödemeleri benzeri harcamalar.) brüt tutarları baz alınmaktadır. Her tam çalışma yılı için ödenen kıdem tazminatı tutarı, fesih tarihinde geçerli olan kıdem tazminatı tavanı ile sınırlandırılmıştır.
Bu konuda daha fazla bilgi almak için alanında deneyimli İş hukuku Avukatından danışmanlık hizmeti sağlayabilirsiniz