Yazar arşivi zeynep

ilezeynep

Bilişim Suç ve Cezaları

Genç bir hukuk dalı olan Bilişim Hukuku, kapsamındaki bilişim suçları ülkemizde 2007 yılında çıkartılan 5651 sayılı “İnternet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkında kanun” uyarınca değerlendirilmektedir. Bilişim hukukunun alanı gelişen teknolojik gelişmeler ve yaygınlığı bağlamında her geçen gün dinamizmini korumaktadır. Dolayısıyla kişi veya olaya göre tanımı da farklılıklar gösterebilmektedir. Genel olarak bilişim hukuku, klasik suç faaliyetlerinde (hırsızlık, dolandırıcılık, cinsel istismar…) bilgi teknolojilerinin (mobil cihazlar, akıllı telefonla, tabletler…) kullanılarak Ceza Kanununun ihlal edilmesi şeklinde tanımlanabilir.

Bilişim suçları karşısında suçluların en büyük avantajı bilgi teknolojilerini yalnızca tüketici donanımıyla kullanan kitlelerin bulunmasıdır. Dolayısıyla bilişim suçları mağdurlarının bu aşamada bilişim suçlarıyla mücadelede deneyimli bilişim hukuku avukatına danışması faydalı olacaktır.

Türk Ceza Kanunu kapsamında Bilişim Suçları ile ilgili düzenlenen maddeler ise;

  • TCK 503-507: Bilgisayar Yoluyla Kandırma ve hileli davranışlar, Dolandırıcılık ve İflas
  • TCK 316-368: Bilgisayar Yoluyla Sahtecilik, Sahtecilik Suçları,
  • 5846’nolu Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK): Kanunla Korunmuş Bir Yazılımın İzinsiz Kullanımı,
  • TCK 125-200: Yasadışı Yayınlar, Devletin Şahsiyetine karşı cürümler,
  • TCK 480-490: Hakaret ve Sövme Cürümleri,
  • TCK 426-427: Halkın ar ve haya duygularını inciten veya cinsi arzuları tahrik eden ve istismar eder nitelikte genel ahlaka aykırı yayınlar,
  • TCK 525: Bilgisayar Sistemlerine ve Servislerine Yetkisiz Erişim ve Dinleme.

 

Sanal ortamda meydana gelen kredi kartı dolandırıcılığı, sahte belge çoğaltılması, bilgilerin izinsiz kullanımı vb. örneği arttırabilecek suçlar bilişim suçlarında en çok rastlanılanlarıdır. Bilişim suçları bilinenler kadar yeni suçlara da zemin hazırlamaktadır. Dolayısıyla kapsamının bir hayli geniş olduğu bilişim suçlarını sınıflandırma da kolay olmamaktadır. Genel olarak bilişim suçları ise;

  • Bilgisayar Sistemlerine ve Servislerine İzinsiz Erişim
  • Bilgisayar Sabotajı
  • Bilgisayar Yoluyla Dolandırıcılık
  • Bilgisayar Yoluyla Sahtecilik
  • Bir Bilgisayar Yazılımının İzinsiz Kullanımı
  • Kişisel Bilgilerin Kötüye Kullanılması
  • Sahte Kişilik Oluşturma ve Kişilik Taklidi
  • Yasadışı Yayınlar
  • Ticari Sırların İzinsiz Elde Edilmesi
  • Terörist İşlemler
  • Çocuk Pornografisi
  • Hacking
  • Diğer Suçlar (Organ, fuhuş, tehdit, uyuşturucu, vb.)

Ülkemizde bilişim suçları ile mücadele 2007 yılı itibariyle geçerli olan  5651 sayılı “İnternet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkında kanun” kapsamında gerçekleştirilmekte, bu yolla erişimin önlenmesi, takibi sağlanarak içerik sağlayıcı, yer sağlayıcı ve erişim sağlayıcıların sorumlulukları incelenmektedir.

TCK kapsamında bilişim suçları ile ilgili yeni düzenlemelerle Ceza Kanunun 125’inci maddesinde hakaret suçunun cezası üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile düzenlenirken, suçun sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle diğer bir ifadeyle internet dahil olmak üzere işlenmesi halinde artık bir yıldan az ceza verilemeyeceği hükmü geçerli olmaktadır. Aynı şekilde hırsızlık, dolandırıcılık vb. suçlar için de ağırlaştırıcı neden olarak getirilmiştir.

Ek olarak Türk Ceza Kanununun 243’üncü maddesince bilişim suçlarına dair müeyyideler söz konusudur. Bu kapsamda söz konusu cezalar 6 ila 5 yıl arasında farklılık gösterebilmektedir.

 

ilezeynep

Teknoloji Toplumunun Gözdesi E-Ticarette Hukuki Boyut

Online ortamlarda her geçen gün işlem yoğunluğunun arttığı elektronik ticaret platformunda, oluşturulan satım ve hizmet sözleşmelerinde; taraflardan tüketicilerin haklarının gözetilmesi hususu, hukuki açıdan düzenlemelere ihtiyacı arttırmıştır. Değişen gereksinimler bağlamında doğal olarak hukuk alanı da, hizmet sağlayan e-ticaret firmalarının sorumluluklarını yerine getirmemelerine karşı cezai yaptırımlar vb. konularda revize yoluna gitmektedir. Ülkemizde bu bağlamda 01.05.2015 tarihinde 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, Mesafeli Satış Yönetmeliği, Fikir ve Saat Eserleri Kanunu, Markalar Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, İnternet Kanunu ve e-Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Tasarı’ları söz konusudur.

Her geçen gün yeni gelişmeleriyle karşılaştığımız hukukun aktif dalı Bilişim Hukuk’un da  tüketicilerin E-ticaret faaliyetlerinde yardımcıları ise alanında tecrübeli Bilişim Avukatları olacaktır.

 

Tüketiciler e-ticarette sipariş öncesi hak ve yükümlülüklerinden ne kadar haberdarlar?

E-ticaret Kanunu’nun tüketicilerin haklarını korumak ve e-ticaret firmalarının da yükümlülük ve yaptırımlarını düzenlemek adına tüketiciye tanıdığı haklar;

  • Tüketicinin ziyaret ettiği e-ticaret sitesi, bağlı olduğu firmanın tanıtımını yapması gerekir. Ancak bu yükümlülüğü yerine getirmeyen e-ticaret firmalarına 1.000 TL’den 5.000 TL’ye kadar idari para cezası söz konusudur.
  • E-ticaret firması tüketiciye söz konusu uygulama platformlarından ticaret unvanını, MERSİS numarasını,iletişim bilgisi vb. bilgilerini verme ve geri dönüşler için şikayet bildirim iletişim bilgilerini sağlamak mecburiyetindedir.
  • Tüketici e-ticaret firmasının sunduğu mal ve hizmetlerin özellikleri, vergi, ulaşım masraflarının da dahil olduğu toplam fiyatına dair bilgilerine ulaşabilmelidir. Ayrıca ek giderlerin doğma ihtimaline karşı net verilmeyen toplam fiyat ihtimali hakkında tüketici bilgilendirilmelidir.
  • Tüketici cayma hakkını kullanma ihtimaline karşı hangi hallerde yararlanabileceği, hangi şartlarda yararlanamayacağı ve cayma hakkını iletebileceği iletişim bilgilerine dair bilgi sahibi olma hakkı bulunmaktadır
  • Uyuşmazlık hususunda tüketicinin, hangi mercilere ulaşabileceğine dair bilgilendirilme hakkı bulunmaktadır
  • Markalar ve e-ticaret işletmeleri, tüketicinin izni olmadan e-posta ve SMS aracılığıyla tüketicilere reklam maksatlı gönderimlerde bulunamamaktadır. Ayrıca tüketicinin daha önceden onay verdiği koşullar dahilinde de reddetme hakkı bulunmaktadır
  • Tüketicinin şahsi bilgilerinin onayı olmaksızın diğer kişilerle paylaşımı yasaktır. Bu noktada tüketiciye hangi maksatla yararlanacağına dair bilgilendirilme yapılması mecburidir.

 

E-ticarette siparişin tamamlanması sonrası her tüketicinin bilincinde olması gereken hak ve yükümlülükleri…

  • Tüketicinin siparişi vermesi ve tamamlaması ardından siparişin alındığı bilgisi öncelikle mutlaka e-ticaret sitesi ara yüzünde veya mobil ara yüzde kendisine iletilme hakkı bulunmaktadır.
  • Tüketicinin, siparişin alındığı bilgisinin kendisine e-posta, SMS, telefon veya faks benzeri enstrümanlar vasıtasıyla iletilme hakkı bulunmaktadır. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen firmalar için 1.000 TL’den 10.000 TL’ye kadar idari para cezaları söz konusudur.
  • Tüketicinin e-ticaret firmasıyla oluşturduğu ürün veya hizmet sözleşmesinin kendisine elektronik veya fiziki ortamda iletilmesi hakkı bulunmaktadır. Söz konusu yükümlüğü ihlal eden e-ticaret firmaları 1.000 TL’den 5.000 TL’ye kadar idari para cezası ile cezalandırılmaktadır.
  • Ürünün teslim vadesine dair bilgilendirilme yapılmaması hususunda ürün satışlarında mutlaka sipariş e-ticaret şirketine ulaştığı tarihten itibaren 30 gün içerisindeteslimat gerçekleştirilmelidir.
  • Bahsi geçen yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde e-ticaret firmasına karşı tüketicinin sözleşmeyi feshetme ve yasal gecikme faizi ile birlikte ödediği bedelin kendisine iadesinde yasal talep hakkı bulunmaktadır.
  • Tüketici, ürün ve hizmetin satın alınmasının ardından 14 gün içerisinde sözleşmeden cayabilir. Bunu yaparken de herhangi bir sebep göstermesine ya da cezai bedel ödemesine gerek yoktur.
  • Tüketicinin cayma hakkı dayanıklı olmayan ve zaman karşı tükenme riski söz konusu olan ürünlerde istisnalara tabidir.
  • Cayma hakkından yararlanacak tüketiciler, bu durumu e-ticaret sitesine bildirdikten sonra firmalar 14 gün içerisinde ücret ve kargo gibi bedelleri iade etmek mecburiyetindedir.
  • Tüketiciler ise cayma hakkını kullandıklarını bildirmelerinin ardından 10 gün içerisinde ürünü, e-ticaret firmasına iletmelidirler.

 

İşletmeler açısından e-ticaretin hukuki boyutu ise…

İşletmeler e-ticaret öncesi;

  • E-ticaret işletmeleri tüketicilerin rahatlıkla erişebilecekleri biçimde ana sayfalarda, kendilerine dair açıklamalar sunmak mecburiyetindedir. Merkez adresleri, iletişim numaraları, işletme adı ya da tescilli marka benzeri bilgiler tüketicilerin ulaşması gereken bilgilerdendir.
  • E-ticaret işletmeleri satıştan önce, ürün veya hizmetle dair bilgi, satın almaktan cayması halinde sürecin gerektireceği şartlar ve yükümlülüklere dair tüketicilere bilgi sağlama mecburiyetindedirler.
  • Toplam fiyat bilgisi ve ek masraflar gösterilirken ön bilgilendirme yapıldığına dair tüketiciden onay almak mecburiyetindedirler.
  • Sözleşmede “cayma hakkına ilişkin maddeler” 16 punto ile diğer maddeler ise en az 12 punto ile gösterilmelidir.
  • E-ticaret firmaları; sözleşmede e-ticaret sitesinin ara yüzünde alınan ürün, ek masraflar, toplam bedel gibi açıklamaların bulunduğu sipariş özetine de yer verilmelidir.
  • E-ticaret firmasının sayfasında tüketicinin sözleşmeden cayması veya değişim yoluna başvurması imkanlarını sunması zorunludur.

E-ticaret sonrasında işletmeler;

Siparişin tamamlanmasından sonra onaylanan mesafeli sözleşme, elektronik veya fiziki ortam vasıtasıyla tüketiciye iletilmelidir. Yıllık cirosu 5 milyon TL’yi aşan işletmeler e-fatura uygulamasına geçmek konusunda mecburi iken daha az ciroya sahip e-ticaret firmaları da e-arşiv ve e-fatura alternatiflerini seçebilmektedirler.

 

Sonuç olarak…

Teknoloji toplumunun zamandan kazanmak ve çeşitli alternatiflerden yararlanmak için çaba sarf eden bireylerine bu fırsatları sunan e-ticarette; tüketicilerin ve bu platformda hizmet sağlayan firmaların, yaşadıkları mağduriyetlere karşın Elektronik Ticaret ve İnternet Kanunu doğrultusunda gerekli bilgi donanıma sahip  Bilişim Avukatlarına danışmaları faydalarına olacaktır.

 

ilezeynep

10 Soruda Miras Paylaşımında Mal Kaçırmada Merak Edilenler

Miras payı gasp edilen mirasçı hakkında karar Yargıtay’ın 01.04.1974 tarihli içtihadı birleştirme kararında verilmiştir. Söz konusu kararın sonuç kısmı şöyledir:

“Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicillinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılarının, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu`nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanun’un 507. ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1.4.1974 günlü ikinci toplantısında oyçokluğuyla karar verildi.”

Muris muvaazası davalarında kişiler sürecin lehlerine sonuçlanması için alanında deneyimli Miras Hukuku Avukatlarına danışmalıdır

1- Muris muvazaasında ispat mümkün mü?

Muris muvazaası” murisin ölmeden önce belirli bir taşınmazını tapuda satış göstermek suretiyle ve bedelsiz olarak müstakbel mirasçılarından bir tanesine veya mirasçı dahi olmayan üçüncü bir kişiye devretmesidir.

Muris muvazaasının kanıtlanma durumu ise davanın seyri açısından önemli bir husustur. Buradaki şart ise; muvazaa iddiasını sözleşmenin taraflarından biri ileri sürüyorsa bu iddianın yazılı delillerle kanıtlanması gerekmektedir. Muris muvazaasıyla taşınmazı intikal ettiren bireyin vefatı halinde mirasçılar, murisin hakkına dayanarak dava açtılarsa bunda da yazılı ispat kuralı geçerli olacaktır. Ancak mirasçılar murisin değil de kendi hakları adına dava açmışlarsa o vakit her türlü delille muvazaayı kanıtlama imkanı olacaktır.

Muris muvazaasının ispatlanmasında murisin gerçek iradesi büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla Yargıtay, miras bırakanın gerçek iradesinin belirlenmesinde bazı kıstaslar koymuştur. Bunlardan birisi de miras bırakanın ve miras bıraktığı bireyin ekonomik durumudur. Ayrıca aile içi ilişkiler de miras bırakanın gerçek iradesinin belirlenmesinde önemli bir husustur. Satış bedeli ve gerçek bedel arasındaki fark, miras bırakanın iradesini göstermede en etkili tekniklerden biri olarak bilinmektedir. Öte yandan murisin söz konusu sözleşmeyi yapmakta haklı bir sebebi olup olmadığı ve bulunulan yörenin örf ve adetleri de Yargıtay tarafından muris muvazaasını belirlemede kullanılan kriterler arasındadır. Fakat bunlar haricinde somut olayın niteliklerine göre göz önünde bulundurulan bazı durumlar da yer almaktadır. Misal olarak babanın veya annenin gayrimenkulü mirasçılarından birine satması veya babanın taşınmazını önceki evliliğinden olan çocuğuna devretmesi de muris muvazaası olarak kabul edilmektedir.

 

2- Miras hakkı gasp edilen mirasçı hangi hukuki yollara başvurabilir?

X:Eşi vefat etmiş iki çocuklu bir gayrimenkulü bulunan anne

Y: Birinci çocuk

Z: İkinci çocuk

Durumu muris muvazaasına çeviren: Annenin mal varlığını Y’ ye bırakmak istemesi

Süreç: Tapu sicil müdürlüğüne tapuda satış olarak gösterilerek X, taşınmazı Y’ ye devreder. Taşınmazın Y’ye bağışlamak isteyen X tarafından, Z mirastan mahrum bırakılmış; Y’ ye tapuda hiçbir bedel ödemeden satış olarak devri gösterilmiştir. Yıllar sonra X’ in vefat etmesiyle Z, kardeşi Y’ ye “muris muvazaası sebebiyle tapu iptal ve tescil” talepli bir dava açabilecektir.

 

3- Muris muvazaasında yetkili mahkeme ve davanın açılacağı yer neresidir?

Muris muvazaası davalarında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Dava gayrimenkulün bulunduğu yerdeki mahkemede açılmaktadır. Birden fazla olan ve farklı yerlerde bulunan gayrimenkullerden birinin bulunduğu yer mahkemesinde de açılabilir.

 

4- Tapu iptal ve tescil talepli dava açan mağdur mirasçının dava süreci nasıl ilerlemektedir?

Z’nin talebi: Danışıklı biçimde X’in vefatından evvel Y’ye devrettiği taşınmazın yasal miras payı oranında tapu siciline kendi namına tescil edilmesidir.

Z’nin davayı kazanması halinde: Taşınmazın mülkiyeti, X üzerinden intikali olan pay ile 1/2 Y’ye, 1/2 Z’ye olacak biçimde tescil edilecek ve tapuda Y’ye kayıtlı tapu kaydı iptal olacaktır.

 

5- Z veya Y’nin anneleri X’den önce ölmesi halinde durum ne olur?

Z’nin ölmesi halinde: Z’nin yasal mirasçıları Z hayattayken dava açma hakkından feragat etmemiş olması kaydıyla, aynı davayı Y’ye karşı açabilmektedirler.

Y’nin ölmesi halinde: Z davayı Y’nin varsa eşi ve/veya çocuklarına karşı açabilecektir.

 

6- Y ve Z’nin, anneleri X’den önce ölmeleri halinde durum ne olur?

Z’nin varsa eşi ve/veya çocukları, Z’nin hayattayken dava açma hakkından feragat etmemiş olması kaydıyla, aynı davayı Y’nin yasal mirasçılarına karşı açabilir.

 

7- Annesi X’in ölümü üzerine Z’nin dava açacağını öngören Y, taşınmazı arkadaşı D’ye bedelsiz olarak /muvazaalı biçimde devrederse Z ne yapabilir?

Z, Y ve D’yi aynı davada dava etmek kaydıyla, taşınmazın miras payı olan 1/2 oranında namına tescilini sağlayabilmektedir.

 

8- Y, kardeşi Z dava açmadan evvel taşınmazı iyiniyetli üçüncü kişi olan Ü’ye bedel karşılığında satması halinde Z ne yapabilir?

Medeni Kanun’un 1023. maddesince Ü’nün iyiniyetli bu kazanımı korunur. Yani Z kazanma ihtimali çok düşük olan Ü’ye açacağı dava yerine Y’ye dava açacaktır. Nihayetinde Z’nin bu davadaki maddi tazminat talebinin tutarı ise, Y’nin sattığı taşınmazdaki 1/2 hissenin değeri kadar olacaktır.

 

9- Z’nin açacağı miras davasında zaman aşımı söz konusu mudur?Davayı en erken ne zaman açabilir? 

X’in vefat etmesi kaydıyla muvazaalı işlemin vakti fark etmeksizin Z’nin her zaman dava açma hakkı vardır. Z, davayı annesi X’in ölümü üzerine açabilir. X ölmeden evvel  X, Y veya ikisine birlikte açılacak bir dava reddedilir.

 

10- Z davayı açarken dikkat etmesi gereken bir husus var mıdır?

Dava sürecinde Y’nin taşınmazı başkasına devrini önlemek maksadıyla mahkemeden “ihtiyati tedbir” talep etmelidir. Nihayetinde Y, dava konusu taşınmazı “kaçıramayacaktır”.

ilezeynep

Tüketici Hakları

Tüketici Hukuku…

Tüketici ile satıcının  ilişkilerinde, tüketicinin sağlık ve güvenliği ile iktisadi yararlarını gözeten; bu noktada tüketiciye yol gösterici tedbirler alan, tüketicinin onun zararı varsa onları tazmin etmeye yönelik hükümleri kapsamı dahilinde düzenleyen hukuk dalına Tüketici Hukuku denmektedir.

 

Tüketici Kanunları….

Türkiye’de Tüketici Hukukuna ilişkin düzenlemeler ilk defa 1995 yılında 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile yapılmıştır. Daha sonra bu kanunda bazı değişiklikler yapılmış ve 2014 yılında 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun oluşturulmuştur.

Tüketiciler haklarını arama sürecinde alanında deneyimli avukatlardan danışmanlık hizmeti sağlayabilirler.

Tüketicilerin hakları…

Günümüzde teknolojik imkanlar arttıkça bunlardan faydalanan tüketiciler ise kompleks yapıdaki işletmelerin dahil olduğu satıcı kitleleri ile muhatap olmaktadırlar. Bu noktada bazen problem yaşayabilen tüketicilerin hakları  Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında korunmaktadır. Bu  noktada tüketiciler;

1-Temel gereksinimlerin karşılanması hakkı.

2-Güvenlik ve güven duyma hakkı.

3-Mal ve hizmetleri serbestçe seçme hakkı.

4-Bilgi edinme hakkı.

5-Eğitilme hakkı.

6-Tazmin hakkı.

7-Temsil hakkı.

8-Sağlıklı bir çevreye sahip olma hakkına sahiptir.

 

Söz konusu bir sözleşmeden doğan hukuki bir uyuşmazlığın Tüketici Hakları Kanunu kapsamında değerlendirilebilmesi için…

  1. Sözleşme taraflarından birinin tüketici
  2. Sözleşmenin diğer tarafı olan satıcının ise ticari faaliyeti kapsamında mal veya hizmet sunumunu gerçekleştirmesi gerekmektedir.

 

Tüketici Kanunu kapsamında sözleşmelerin türleri ise…

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu kapsamında yer alan sözleşme türleri ise;

  1. Taksitle satış sözleşmeleri
  2. Tüketici kredisi sözleşmeleri
  3. Konut finansmanı sözleşmeleri
  4. İş yeri dışında kurulan sözleşmeler
  5. Mesafeli sözleşmeler (Özellikle internet ve telefon gibi çeşitli vasıtalar aracılığı ile kurulan sözleşmeler)
  6. Finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmeleri
  7. Devre tatil ve uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri
  8. Paket tur sözleşmeleri
  9. Abonelik sözleşmeleridir

 

Tüketici haklarında uyuşmazlıklarda tüketicinin başvuracağı yetkili mahkeme…

Tüketici faaliyetleri ile tüketiciye dair işlemlerden meydana gelebilecek uyuşmazlıklarda davalar tüketici mahkemelerine açılmaktadır. 4077 ve 6502 sayılı Tüketici kanunları nihayetinde bugünlerde tüketiciler, kanunlar vasıtasıyla avantajlı konumunu arttırmaktadır. İktisadi işletmeler nazarında avantajlı hale gelen tüketiciler herhangi bir uyuşmazlık durumu ile karşılaştıklarında Tüketici Mahkemelerine başvuruda bulunmaktadırlar.

 

Tüketicilerin ticari faaliyetlerinde sıklıkla karşılaştıkları hukuki uyuşmazlığa yol açan konular…

Tüketiciler ticari işletmelerle olan uyuşmazlıklarının kaynağı karşı taraftan olabileceği gibi tüketiciden kaynaklanan problemler de olabilmektedir. Örnek olarak tüketici kaynaklı sorunlar;

  • Kredi sözleşmelerinde yoğun olarak karşılaşılan giderlerin iadesi
  • Kredi aidatların tüketiciye geri ödenmesi,
  • Haksız olduğu saptanan sabit telefonların sabit ücretini, tüketicinin geri alabilmesi

Benzeri ticari uyuşmazlıklarda tüketiciler; bir tüketici avukatından faydalanabilir. Haricinde sık karşılaşılan diğer uyuşmazlıklar ise;

  • Tüketici hukuku garanti süresi içinde bozulan ya da arızalanan ürünler,
  • Piramit satış sözleşmesi,
  • Sözleşmelerde bulunan haksız şartlar,
  • Taksitle satış,
  • Devre tatil,
  • Kapıdan satışlar,
  • Tüketici kredileri,
  • Konut finansmanı,
  • Abonelik sözleşmeleri,
  • Ticari reklamlar gibi platformlarda Tüketici Kanunu kapsamında tüketiciler tüketici avukatlarıyla vasıtasıyla hakları muhafaza edilebilir.

 

Tüketici Hukuku kapsamında siz tüketiciler için yardımcı olabileceğimiz konular…

  1. Tüketicilerin karşılaştıkları sorunların çözümlenmesi amacı ile tüketiciler lehine Hakem Heyetine başvurulması,
  2. Tüketici mahkemesinde dava açılması ve davaların takibi,
  3. Tüketicilerin Rekabet Kuruluna yapacağı başvurular,
  4. Tüketicilerin Reklam Kuruluna yapacağı başvurular,
  5. Bayilik ve şube ilişkilerinin kurulması,
  6. Ayıplı mal veya ayıplı hizmetten doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesi,
  7. Devre tatillerden doğan uyuşmazlıklar,
  8. Konut finansmanı sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar,
  9. Garantili mallardan doğan uyuşmazlıklar,
  10. Kapıdan satış – mesafeli satışlardan doğan uyuşmazlıklar,
  11. Haksız şartlardan doğan uyuşmazlıklar,
  12. Kredi kartı sözleşmelerinden ve kullanımından doğan uyuşmazlıklar,
  13. Paket turlardan doğan davalar ile tüketici hakları hukuku kapsamına giren bütün konularda başvuruların yapılması, dava açılması ve takibi şeklinde özetleyebileceğimiz hukuki hizmetleri sunmaktadır.

 

 

ilezeynep

Dijital Para Birimi BITCOIN

2009 yılı itibariyle iktisadi piyasalarda adını duyurmaya başlayan kripto paralar başlangıçta en düşük değere sahip olduğu dönemindeki yatırımcılarını bugün dünyanın yüksek kazanç sağlayan yatırımcılarına dönüştürmüştür. Bugün bir kripto para birimi Bitcoin de dahil  iki bine yakın dijital para dolaşımdadır. Her geçen gün bu rakam yükselmekle birlikte Bitcoin’in gelecekte değerinin arttırarak ilerleyeceği dolayısıyla diğer binlerce kripto para türlerinin de  başarısız olacağı öngörülmektedir. Bugünün şartlarında analiz edildiğinde geleceğe dönük umut vadeden en yüksek likiditeye sahip kripto paranın Bitcoin olacağı düşünülmektedir.

Daha önce de değinildiği üzere gelecekte dolaşımı artacağı öngörülen kripto para birimi veya Bitcoin‘e dair gerek yatırım yapan gerekse yatırım yapmayı düşünenler ve kripto para üzerinde sözleşme gerçekleştirecek taraflar hukuki anlam da desteği alanında deneyimli Bilişim Avukatlarından sağlamaktadırlar.

Kripto Paraların Piyasalardaki Konumu…

Uzmanların görüşünde; gelecekte küresel ekonomiyi; kripto paraların etkin dolaşım ağına sahip olduğu piyasalar beklemektedir. Tüm bu gelişmeler eşliğinde ülkeler ise kripto paralar karşısında hukuki sistemlerini revize etme yoluna başvuracaklardır. İleride piyasalara hakim olacağı düşünülen kripto paraların ekonomik piyasalar üzerindeki güçlü kazanç ağı ülkelerin kamu gelirlerinde azaltıcı etki doğuracağından, ülkelerin mevzuatlarının revizesi rasyonel seçim olacaktır.

 

Piyasalarda BITCOIN Likiditesi…

Küresel  çapta teknoloji çağı öncesi ülkelerin altın rezervleriyle orantılı olarak bastırdığı kağıt para alternatifi düşünülemeyeceği için tek takas aracı olarak kabul görüyordu. Ancak bugünün şartlarında son birkaç yılda dolaşımda olan ve küresel düzeyde likiditesi iki bine yakın dijital paranın varlığı söz konusudur. Dolayısıyla birçok finansal kuruluş kripto para işletmeleriyle mutabakat sağlamıştır. Toplamda 800 miyar dolar değerine varmış bir platformu dikkate almama riski, ileride iktisadi kuruluşların kazançlarından milyarlar değerinde kaybın söz konusu olması anlamına gelmektedir.

 

BITCOIN’ de Risk Faktörü…

Dijital ortamların esnekliği ve güvenlik duvarının erişiminde hacker saldırılarına açık olmaları ve bu noktada henüz bir güvenlik ve sigorta yetkinliğine küresel çapta sahip olunmaması sebebiyle kripto paralar sanal tehditlere açık konumdadır. Şimdiye dek kripto para piyasaları hackerların saldırısına uğramış ve nihayetinde on milyonlarca dolar değerinde kripto para çalınmıştır.

 

BITCOIN Hukuki Boyut…

Hukuk sisteminin yapısı gereği yasalar önünde ispatlama yükümlülüğü kripto para borsaları ispat sorumluluğu ülkemiz hukuk sistemi için yetersiz kalmaktadır. Kripto borsasının hangi iktisadi sınıflandırma içinde yer alacağının henüz saptanmamış olması ispat yükümlülüğünü de güçleştirmektedir. Resmi para birimi olarak genel kabul görmeyen kripto para  birimlerinin; yetkili mercilerce mal varlığı değeri olarak tanımlanmaması bu durumun sebepleri arasında gösterilebilir. Buradaki ispat yükümlülüğüne örnek verilirse; ödeme aracı olarak kripto paranın seçilmiş olduğu bir ticari işlemde; alacaklı tarafın alacağını tahsil etmesine rağmen aksini iddia etmesi halinde borçlu tarafın kendini kanıtlayacak ispat kaynaklarının söz konusu olmamasıdır.

 

Türkiye’deki durum….

Kripto paraların güvenliği açısından Türkiye’de şimdilik özel bir düzenleme yer almamasına rağmen Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen bilişim suçlarına ilişkin hükümler bu alanda uygulama bulabilir. Örnek vermek gerekirse TCK madde 243: (1) Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuk aykırı olarak giren ve orada kalmaya devam eden kimseye bir yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir. (3) Bu fiil nedeniyle sistemin içerdiği veriler yok olur veya değişirse, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Madde 244: (2) Bir bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (4) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin kendisinin veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlamasının başka bir suç oluşturmaması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

Türk Ceza Kanunları bilişim suçlarına istinaden bahsi geçen kanun maddeleri kripto para hırsızlığı olarak değerlendirme imkanı söz konusudur. Kripto paraları sağlama maksadıyla dolandırıcılık veya başka bir suçun varlığı halinde ayrıca o eylemi sebebiyle failin cezalandırılması için yasal bir engel bulunmamaktadır.